İMAM EBU HANİFE NİN SAHABEİ KİRAMIN ARASINDA ÇIKAN OLAYLAR HAKKINDAKİ MEZHEBİ HAKKINDADIR.
Ebu Hanife Sahebenin aralarında cereyan eden olaylarda ölenlerin hükmünü Allah’a havale etme taraftarıdır.
Söz konusu olayların taraflarından kimin haklı kimin haksız olduğunda ise görüş belirtmiştir.
O El-Bettiye risalesinde şöyle der; “Ben Allah Rasulü (sav)’in sahabesi
arasındaki ihtilaf hakkındaki hümü Allah’a havale ediyorum. Çünkü onlar
sünnet ve fıkhın nakledicileriydiler.
İmam Atâ b. Ebi Rabah’ın
Said b. Cübeyr’in , en-Nafi’nin, İbnu Ömer’in, Abdulkerim’in, Tavus ve
İbn-i Abbas’ın, Ömer b. Abdulaziz’in de bu görüşte olduklarını
nakletmiştir.
Menakıb müellifleri onun Sıffin’de ölenler ve Ali ve
Muaviye (ra) arasındaki ihtilaf hakkında soru sorulunca:” Onlar hakkında
bir hüküm verirsem Allah’ın bunu neye göre söylediğimi sormasından
korkarım... Kıyamet günü huzuruna getirildiğimde beni, onların aralrında
geçen olaylar hakkında hesaba çekmeyecek... Bana, emrettiklerini
yapıp-yapmadığımdan hesaba çekecek. O halde insanlarla uğuraşmak daha
doğru olur.” Cevabını verdiğini rivayet ederler.
Mezkur soruya
“Allah bizlerin silahlarımızı o kanlara bulaşmaktan korumuştur. Biz de
dillerimizi o kanlara bulaşmaktan koruyalım” deyip: ARAPÇA VAR : Onlar
bir ümmettiler ve devirlerini tamamladılar... Onların amellerinin
sorumluluğu onların, sizin amellerinizin sorumluluğu sizindir. Siz
onların yaptıklarından hesaba çekilmeyeceksiniz” ayetini okuduğu da
rivayet edilmektedir.
İmam, İslam şeriatının nakilcileri olan
sahabinin aralarındaki ihtilaflar hakkında; “Bizlerin onlarla
uğuraşacağımıza öncelikle mükellef olduğumuz şeylerle meşgul olmamızın
gerektiğini, onların hakkında hüküm vermekle emrolunmadığımızı ve
onların yaptıklarından bizim hesaba çekilmeyeceğimizi hatırlattıktan
sonra, haklarındaki hükmün Allah’a havale edilmesinin en doğru tavır
olduğunu söylemektedir.
Onun sahabenin arasında çıkan ihtilaflar hakkında netice itibarıyla tafvrı budur....
Taraflardan hangisinin haklı olduğu hususunda ise tavrını net bir şekilde ortaya koyduğunu görüyoruz:
O her şeyden evvel Ali (ra)’ın hilafetinin sahih olduğu kanaatindedir.
Buna hilafet tertibinde 4. olarak Ali (ra)’ı zikretmesi de delil teşkil eder.
Ebu Hanife ihtilaflar hakkında bundan daha net bir tavır daha ortaya
koyar ve Ali (ra) ile Muaviye (ra) aralarındaki savaşa yetişmiş olsaydım
Ali (ra)’ın yanında yer alırdım” der.
Yine el-Mekki’nin rivayetine
göre; “Ali (ra)’ın girdiği bütün savaşlarda diğerlerine nisbetle hakka
daha yakındı... O müslümanlarla bir savaş olması durumunda nasıl tavır
takınılacağını da öğretmiştir” demiştir.
O yine , Zübeyr ve Talha (ra)’ın Ali (ra)’a beyat ettikten sonra ona muhalefet ettiklerini de söylemiştir.
Sonuç olarak: O taraflardan hangisinin haklı, hangisinin hatalı
olduğunu araştırmak ve bunu izhar etmekte bir beis görmemiş ama bununla
birlikte taraflardan savaşlara iştirak edip ölenler hakkında, tekfir vs.
gibi şeylerden uzak durmuş: bir bütün olarak sahabenin Allah Rasulü
(sav) ile bir anlık beraberliklerinin bizim ömür boyu ibadetimizden daha
faziletli olduğunu hatırlatarak, mezkur ihtilaflar hakkındaki hükümün
Allah’a havale edilmesini tercih etmiştir.
Ebu Hanife Sahebenin aralarında cereyan eden olaylarda ölenlerin hükmünü Allah’a havale etme taraftarıdır.
Söz konusu olayların taraflarından kimin haklı kimin haksız olduğunda ise görüş belirtmiştir.
O El-Bettiye risalesinde şöyle der; “Ben Allah Rasulü (sav)’in sahabesi arasındaki ihtilaf hakkındaki hümü Allah’a havale ediyorum. Çünkü onlar sünnet ve fıkhın nakledicileriydiler.
İmam Atâ b. Ebi Rabah’ın Said b. Cübeyr’in , en-Nafi’nin, İbnu Ömer’in, Abdulkerim’in, Tavus ve İbn-i Abbas’ın, Ömer b. Abdulaziz’in de bu görüşte olduklarını nakletmiştir.
Menakıb müellifleri onun Sıffin’de ölenler ve Ali ve Muaviye (ra) arasındaki ihtilaf hakkında soru sorulunca:” Onlar hakkında bir hüküm verirsem Allah’ın bunu neye göre söylediğimi sormasından korkarım... Kıyamet günü huzuruna getirildiğimde beni, onların aralrında geçen olaylar hakkında hesaba çekmeyecek... Bana, emrettiklerini yapıp-yapmadığımdan hesaba çekecek. O halde insanlarla uğuraşmak daha doğru olur.” Cevabını verdiğini rivayet ederler.
Mezkur soruya “Allah bizlerin silahlarımızı o kanlara bulaşmaktan korumuştur. Biz de dillerimizi o kanlara bulaşmaktan koruyalım” deyip: ARAPÇA VAR : Onlar bir ümmettiler ve devirlerini tamamladılar... Onların amellerinin sorumluluğu onların, sizin amellerinizin sorumluluğu sizindir. Siz onların yaptıklarından hesaba çekilmeyeceksiniz” ayetini okuduğu da rivayet edilmektedir.
İmam, İslam şeriatının nakilcileri olan sahabinin aralarındaki ihtilaflar hakkında; “Bizlerin onlarla uğuraşacağımıza öncelikle mükellef olduğumuz şeylerle meşgul olmamızın gerektiğini, onların hakkında hüküm vermekle emrolunmadığımızı ve onların yaptıklarından bizim hesaba çekilmeyeceğimizi hatırlattıktan sonra, haklarındaki hükmün Allah’a havale edilmesinin en doğru tavır olduğunu söylemektedir.
Onun sahabenin arasında çıkan ihtilaflar hakkında netice itibarıyla tafvrı budur....
Taraflardan hangisinin haklı olduğu hususunda ise tavrını net bir şekilde ortaya koyduğunu görüyoruz:
O her şeyden evvel Ali (ra)’ın hilafetinin sahih olduğu kanaatindedir.
Buna hilafet tertibinde 4. olarak Ali (ra)’ı zikretmesi de delil teşkil eder.
Ebu Hanife ihtilaflar hakkında bundan daha net bir tavır daha ortaya koyar ve Ali (ra) ile Muaviye (ra) aralarındaki savaşa yetişmiş olsaydım Ali (ra)’ın yanında yer alırdım” der.
Yine el-Mekki’nin rivayetine göre; “Ali (ra)’ın girdiği bütün savaşlarda diğerlerine nisbetle hakka daha yakındı... O müslümanlarla bir savaş olması durumunda nasıl tavır takınılacağını da öğretmiştir” demiştir.
O yine , Zübeyr ve Talha (ra)’ın Ali (ra)’a beyat ettikten sonra ona muhalefet ettiklerini de söylemiştir.
Sonuç olarak: O taraflardan hangisinin haklı, hangisinin hatalı olduğunu araştırmak ve bunu izhar etmekte bir beis görmemiş ama bununla birlikte taraflardan savaşlara iştirak edip ölenler hakkında, tekfir vs. gibi şeylerden uzak durmuş: bir bütün olarak sahabenin Allah Rasulü (sav) ile bir anlık beraberliklerinin bizim ömür boyu ibadetimizden daha faziletli olduğunu hatırlatarak, mezkur ihtilaflar hakkındaki hükümün Allah’a havale edilmesini tercih etmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder