20 Kasım 2012 Salı

SÜNNET NASLARININ GÜVENİLİRLİK SORUNU Şİİ FİLOZOFLARIN EHLİ SÜNNET DÜNYASINA YAPTIĞI EN TEHLİKELİ AŞIDIR.

SÜNNET NASLARININ GÜVENİLİRLİK SORUNU Şİİ FİLOZOFLARIN EHLİ SÜNNET DÜNYASINA YAPTIĞI EN TEHLİKELİ AŞIDIR.
temelinde sünnetin yerine ehli beytin konulması şii tezine red yazan ehli sünnet ulemadan öç alma duygusu vardır.

Şiilerin ehli sünnete yaptıkları itirazlar ve kendilerini savunma psikolojisiyle ürettikleri senaryolar gerçekten ansiklopedik materyal içeriğidir. Bir yazıya sığmaz. Ama kasdım bu konuya dikkati çekilmemiş olanların dikkatini çekmektir.
-şiilik ve mutezililik ikiz kardeş gibidirler. Akılcıların aklı ön plana almalarına rağmen en büyük sorunları akıldışılığa kaymalarıdır. Şiiliğin de en büyük çıkmazı ehli beyti sünnetin yerine oturtmak suretiyle ehli beyt etrafında halkalanmanın temini dir.
-daha vasıl b. Ata nın hasan basrinin meclisinden ayrıldığı ve Caferi sadıkın keşflerinin etrafındaki ona mübtela damlarca derlenmeye başlandığı günlerden bu yana şii-mutezili iletişimi vardır. Ve her iki grup da bir diğerinin aynıdır aslında .şiiler ve fii kelamcı ve filozofları mutezileden imamet ve vasiyet nazariyeleriyle ayrılırlar dense yeridir. (İMAMET ; peygamberimizden sonra imam olmak hz alinin fatımadan olan evladının hakkıydı demek tir. İmamlar peygamberimiz gibi masumdurlar . ve bu masumiyetin faydası da dinin kuran dışındaki kültürünün ancak masumlara dayandırılırsa bir değerinin olmasını temin içindir. VASİYYET : her peygamberin bir vasisi vardır ve peygamberimizin vasisi de hz. Ali idi diye inanmaktır.)
şii imamları masum imamlarının en sonuncusuna kadar sünnet rtivayetlerini senede ihtiyaç olmaksızın rivayet ederler. Şii kültürünü ehli sünnet kültürünün karşısında dayanaksız ve çaresiz bırakan bu durum kendilerince bilindiğinden , SÜNNET NASLARININ GÜVENİLİRLİĞİ üzerinde şüphe uyandırma girişimlerini ilk Şiiler başlatmıştır. Bunu yaparken de kendi ayıplarını kurtarmak ve perdelemeyi hedeflerler. Ve cedel meclislerinde bu kafa karışıklığı oluşturabilecek delillendirme ve hadis ve hadis tarihi kitaplarındaki suistimal edilebilir nitelikte gördükleri rivayetleri ve bakış açılarını delil olarak öne sürerler.

-yine sahabenin insani zaaf noktalarını ön plana çıkarabileceklerini düşündükleri bazı rivayetleri de ön plana çıkararak hz ali ve ona bağlı kalan az sayıdaki seveninin rivayetlerine ve ehli beyte bütün Müslümanların yönelmelerini temin etmeye çalışırlar.

-geçmişteki sünnet nasları üzerinde şüphe uyandırma eyleminin kökleri şii dir yani..
-günümüzde sünnetle sorunu olan Müslüman kökenli araştırmacıların mutlaka şii kültürle ve cemaat et takrible bağlantıları vardır. Cemaleddin efganiyle de tabii..

-hadis kitapları ve mecmualrının içinde uydurma –mevzu hadisler zayıf hadisleri olmasının sebebini anlayamayan algılama sorunlu sonradan din araştırmaya yönelen ‘’islam dvatçileri ise tufa ya gelmektedirler. Sıradan bir doğruyu sonradan öğrenme durumunda kalmaları sebebiyle din dengeleri bozulmaktadır.
-mezhepler arası fetva verme gücünü kendilerinde gören bazı akademisyenlerinde sünnet etrafında şüphe uyandırma fiilinde katkıları vardır. Ebu hanifenin hadis bilgisi zayıftı da ben onun fetvasını eleştirdim diyebilmek için zayıf hadisleri ve mevzu hadisleri ve onlarla ilgili kültürü seslendirilerken bir yandan da Şiilerin seslendirdiği hadis inkarı akımına destek vermiş olmaktadırlar.
-sözün hulasası şudur. Günümüz sünnet inkarcılarının fikirlerinin ve delillendirmede öne sürdükleri delillerin tamamı şii filozofların ve kelamcıların ehli sünnete karşı geliştirdikleri etkili savunma kalkanının parçalarıdır. Merak eden şii usulu fıkıh litaplarının ve kelam daki kuranın korunması iamamet inancı savunması ve vasiyet inancının delillerini okusun. Ehli sünnet imamlarının onları yıkımına şahit olmak isteyenler ise ne yapmalıdır anlatacağım.
SÜNNET NASLARININ  GÜVENİLİRLİK SORUNU Şİİ FİLOZOFLARIN  EHLİ SÜNNET DÜNYASINA  YAPTIĞI EN TEHLİKELİ AŞIDIR. temelinde   sünnetin yerine ehli beytin konulması şii tezine red yazan ehli sünnet ulemadan   öç alma duygusu vardır.

Şiilerin  ehli sünnete yaptıkları itirazlar ve kendilerini savunma psikolojisiyle  ürettikleri  senaryolar  gerçekten  ansiklopedik   materyal içeriğidir. Bir yazıya sığmaz.  Ama kasdım  bu konuya dikkati  çekilmemiş olanların dikkatini çekmektir. 
-şiilik ve mutezililik ikiz kardeş gibidirler.  Akılcıların  aklı ön plana almalarına rağmen en büyük sorunları akıldışılığa kaymalarıdır. Şiiliğin de en büyük çıkmazı   ehli beyti sünnetin yerine  oturtmak suretiyle   ehli beyt etrafında halkalanmanın temini dir. 
-daha vasıl b. Ata nın hasan basrinin meclisinden ayrıldığı ve  Caferi sadıkın  keşflerinin  etrafındaki  ona mübtela damlarca derlenmeye başlandığı günlerden bu yana  şii-mutezili   iletişimi vardır. Ve  her iki grup da bir diğerinin aynıdır aslında .şiiler ve fii kelamcı ve filozofları mutezileden    imamet ve vasiyet nazariyeleriyle ayrılırlar dense yeridir. (İMAMET ; peygamberimizden sonra  imam  olmak  hz alinin fatımadan olan evladının hakkıydı  demek tir. İmamlar  peygamberimiz gibi  masumdurlar . ve bu masumiyetin faydası da  dinin  kuran dışındaki  kültürünün  ancak masumlara dayandırılırsa bir değerinin olmasını temin içindir. VASİYYET : her peygamberin bir vasisi vardır ve peygamberimizin vasisi de hz. Ali idi  diye inanmaktır.)
şii imamları   masum imamlarının  en sonuncusuna kadar  sünnet  rtivayetlerini   senede ihtiyaç olmaksızın rivayet ederler. Şii kültürünü  ehli sünnet kültürünün karşısında  dayanaksız ve çaresiz    bırakan bu durum  kendilerince bilindiğinden  , SÜNNET NASLARININ GÜVENİLİRLİĞİ  üzerinde  şüphe uyandırma girişimlerini ilk Şiiler başlatmıştır.  Bunu  yaparken de  kendi ayıplarını kurtarmak ve perdelemeyi  hedeflerler.  Ve cedel meclislerinde bu  kafa karışıklığı oluşturabilecek delillendirme ve  hadis ve hadis tarihi kitaplarındaki   suistimal edilebilir nitelikte  gördükleri  rivayetleri  ve bakış açılarını   delil olarak öne sürerler. 

-yine sahabenin  insani  zaaf  noktalarını ön plana çıkarabileceklerini düşündükleri  bazı rivayetleri de   ön plana çıkararak  hz ali ve  ona bağlı kalan az sayıdaki  seveninin rivayetlerine ve  ehli beyte  bütün Müslümanların yönelmelerini temin etmeye çalışırlar.

-geçmişteki  sünnet nasları üzerinde şüphe uyandırma  eyleminin kökleri şii dir yani.. 
-günümüzde  sünnetle  sorunu olan Müslüman  kökenli  araştırmacıların  mutlaka şii kültürle ve  cemaat et takrible bağlantıları vardır. Cemaleddin efganiyle de tabii..

-hadis kitapları ve mecmualrının içinde uydurma –mevzu hadisler  zayıf hadisleri olmasının sebebini anlayamayan  algılama sorunlu sonradan din araştırmaya yönelen   ‘’islam dvatçileri ise  tufa ya gelmektedirler.  Sıradan bir  doğruyu  sonradan öğrenme  durumunda kalmaları sebebiyle  din dengeleri bozulmaktadır. 
-mezhepler arası  fetva  verme  gücünü kendilerinde gören bazı akademisyenlerinde  sünnet etrafında şüphe uyandırma fiilinde   katkıları vardır.  Ebu hanifenin hadis bilgisi  zayıftı da   ben onun  fetvasını  eleştirdim diyebilmek için   zayıf hadisleri ve mevzu hadisleri  ve onlarla ilgili kültürü   seslendirilerken  bir yandan da  Şiilerin seslendirdiği   hadis inkarı   akımına   destek vermiş olmaktadırlar. 
-sözün hulasası şudur. Günümüz   sünnet inkarcılarının  fikirlerinin ve delillendirmede  öne sürdükleri delillerin  tamamı   şii filozofların ve kelamcıların   ehli sünnete karşı geliştirdikleri etkili  savunma kalkanının parçalarıdır.  Merak eden  şii usulu fıkıh litaplarının ve  kelam daki  kuranın korunması  iamamet inancı  savunması ve vasiyet inancının delillerini okusun. Ehli sünnet   imamlarının  onları yıkımına şahit olmak isteyenler ise  ne yapmalıdır   anlatacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder