Sünnetin Korunmuşluğu ve Kur' an'dan Delilleri
1--Sünnetin Korunmuşluğu ve Kur' an'dan Delilleri:
Sünnet te Kur'an gibi korunmuştur. Bunun iki metodla isbatlanması mümkündür.
1- Sünnet, "Zikri biz indirdik ve onu yine biz koruyaca¬ğız", ayetindeki ilahi koruma va'dinin kapsamına girer.
2-Sünnet'in bu ayeti kerimedeki koruma va'dinin kapsa¬mına girmediği
kabul edilse bile, Kur'anda geçen diğer pek çok ayeti kerimenin zorunlu
bir gereği olarak korunmuş ol¬malıdır.
a) "Zikir aramızdan indirile indirile ona mı indirildi ayetindeki "zikir" den kasıt vahiydir. 126
Kur'an'da peygamberin üzerine zikrin indirildiği;
"Aramızdan onun üzerine mi zikr indirildi" ve "Ey Kendisine zikr indirilen..." denilerek ifade ve isbat edil¬mektedir.
"Biz sana zikri (vahyi) insanlara indirileni (Kur'anı) açıklayasm diye
indirdik" denilmek suretiyle Kuranın açıkla-masının da peygamber
tarafından vahiyle yapıldığı ifade edilmektedir.
Bu ayette geçen
zikir'den kastın yalnızca Kur an olduğu iddia edilse bile Peygamberin
açıklama yapacağı her iki yo¬ruma göre kesindir. Peygamberin Kur'an
açıklamaları en azından "O hevasından konuşmaz söyledikleri hep
kendisi¬ne indirilen vahiydir" ayetine göre vahye dayanmaktadır. Kuranın
Allah'ın kasdettiği şekilde anlaşılması, daha önce' araplarca
bilinmeyen bu yeni Şeriatin kavramlarının (örne¬ğin namazın
içeriklerinin) vahiyle tesbit edilmesini zorunlu kılar . Bu manaya göre
yukarıda ifade ettiğimiz ayetteki zikr den kasıt vahiy olmalıdır.
Peygamberin Kur'an açıklamasına Kur'an denilemeyeceği ve açıklamasının
Sünnet olduğu da açıktır. Onun diğer din¬le alakalı açıklamaları da
sünnettir. Ve sünnet vahiydir. Peygamber (sas)'in ictihadları ise ilahi
kontrol altındadır. O vefat etmeden önce ilahi irşadla düzeltilmiş ya da
hükmü ortadan kaldırılmış veya Allah'ın rızasına uygunlukları ;
düzeltilmemek suretiyle tescil edilmiş olduğundan doğruluk¬ları ilahi
tasdiklidirler. Ve din'de delildirler.
Bu ifade ettiklerimizden
teşri için indirilen vahyin Sünnet ve Kitap şeklinde indirildiği
anlaşılmaktadır. Teşri için indirilen vahyin bir kısmının tahrif olmak
için bırakılıp, bir kıs¬mının korunma altına alınması diye bir şey söz
konusu ola¬mayacağına göre , "Zikri biz indirdik onu yine biz
koruyaca¬ğız", ayeti kerimesinin kapsamına sünnet te zorunlu olarak
giriyor olmalıdır..
Kur'an'ın Allah'ın muradı üzere anlaşılması ve
Allah'ın mü'minlerden razı olacağı şekilde emirleri ve nehiylerinin
uygulanması ancak Peygamberin açıklaması ve uygulama¬sıyla
olabilmektedir. Bu pek çok ayetle sabittir. Ama yalnız¬ca Kuran
korunmuşsa, ya da Allah yalnızca Kur'an'ı koru¬ma altına aldıysa
peygamberini Kur'an'ı açıklamak üzere göndermesinin bir manası olamaz.
Bu takdirde Peygamber ya sadece Kur'an'ı insanlara nakletmek için ya da
Kur'anı nakledip yalnızca sahabeye açıklamak için gönderilmiştir.
Yalnızca sahabeye açıklamak için gönderildiyse din yalnızca sahabeye
indirilmiş demektir. Bunu ise Kuran ayetleriyle çe¬lişkisi ortadadır..
Koruma ayetindeki zikr kelimesinden kasıt hatırlatma ise bu mana sünnet
için de söz konusudur. Ayeti kerimede peygamber "Sen bir hatırlatıcı
(müzekkirsin)" diye nitelenmiştir.
a) Koruma ayetindeki
zikirden kasıt yalnızca Kur'an ise, ayet Kur'an'ı biz indirdik onu biz
koruyacağız şeklinde bir manaya gelir. Bu koruma Allah'ın sevki ile
yine Sahabe tara¬fından yapılacaktır. Zira sahabenin naklinden başka
bir va¬sıta yoktur. Bu takdirde ayet tevatürle yalnızca Kur'an'ın
korunacağı gibi bir manaya gelecektir. Sünnetin korunmayacağı gibi bir
manaya gelmeyecektir. Zira Sünnet korunmazsa ; Dinin Kur'an'ın
açıklaması olan bölümü ile Peygamberin helal ve haram kıldığı şeyler
bölümü tahrif olacaktır. Ya da tahrif olmuştur gibi bir mana ortaya
çıkacaktır. Bu yalnızca Kurana güvenilebileceği ve Sünnete
güvenilemeyeceği gibi bir manaya gelir.
Teferruata girildiğinde
namazın vakitleri, eda şekli ile alakalı dini bilgiler aynı sünnetin
üzerindeki şüphe derece¬sinde doğrulukları şüpheli hale gelirler.
Örneğin bugün ol¬masa bile ileriki bir tarihte namazın dua manası alınıp
iba¬detler dua şekline dönüştürülebilinir.
Sünnet ayetteki zikr
kapsamına girmiyorsa, ama dinin temel esaslarından birisi ise bu defa
Kur'an'daki Peygamber ve görevi ile alakalı ayetlerin ifadelerine
istinaden aklen ve naklen zorunlu ola¬rak sünnetin korunmuş olması
gerekmektedir.
Sünnet korunmamışsa Kur'an'ı açıklamak ve haram ve
helal kılmak için gönderilen Peygamber yalnızca sahabeye gönderilmiş
demektir. Onlara yaptığı Kur'an açıklamaları ve helal kılıp haram
kıldığı şeyler Allah koruması altında değil¬se sonrakileri bağlamaz. Bu
sahabenin ayrı bir şeraitle ,tabiunun ve sonrakilerin ayrı ayrı
şeriatlerle mükellef olmaları manasına gelir. Ve hem batıldır. Hem de
küfürdür. Dinin bir kısmı sahabeden sonraki nesillere ulaşmamışsa din
tahrif edilmiş demektir. Ve bu da küfürdür. Sünnetin korunmamış olması
durumunda şu ayeti kerimeler yalnızca Sahabe i kirama hitab ediyor
demektir.
-"Zikir ehline sorun."
"Birşeyde ihtilaf ettiğinizde Allaha ve Rasulune müraca¬at edin."
"Peygamber size ne getirirse onu alın, nelerden sakındırırsa onlardan da sakının."
"Ey Peygamber sana rabbinden indirileni tebliğ et, eğer tebliğ etmezsen
onun sana verdiği elçilik görevini yerine ge-tirmemiş olursun."
- "Ey İman edenler Allaha ve Rasulune itaat edin Onlara eğer Allahı seviyorsanız, bana itaat edin ki Allah
ta sizi sevsin de..."
- "Allah Resulünde sizler için güzel örnekler vardır."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder