21 Kasım 2012 Çarşamba

Sünnetin Korunmuşluğu ve Kur' an'dan Delilleri

 
1--Sünnetin Korunmuşluğu ve Kur' an'dan Delilleri:

Sünnet te Kur'an gibi korunmuştur. Bunun iki metodla isbatlanması mümkündür.

1- Sünnet, "Zikri biz indirdik ve onu yine biz koruyaca¬ğız", ayetindeki ilahi koruma va'dinin kapsamına girer.
2-Sünnet'in bu ayeti kerimedeki koruma va'dinin kapsa¬mına girmediği kabul edilse bile, Kur'anda geçen diğer pek çok ayeti kerimenin zorunlu bir gereği olarak korunmuş ol¬malıdır.

a) "Zikir aramızdan indirile indirile ona mı indirildi ayetindeki "zikir" den kasıt vahiydir. 126
Kur'an'da peygamberin üzerine zikrin indirildiği;
"Aramızdan onun üzerine mi zikr indirildi" ve "Ey Kendisine zikr indirilen..." denilerek ifade ve isbat edil¬mektedir.
"Biz sana zikri (vahyi) insanlara indirileni (Kur'anı) açıklayasm diye indirdik" denilmek suretiyle Kuranın açıkla-masının da peygamber tarafından vahiyle yapıldığı ifade edilmektedir.
Bu ayette geçen zikir'den kastın yalnızca Kur an olduğu iddia edilse bile Peygamberin açıklama yapacağı her iki yo¬ruma göre kesindir. Peygamberin Kur'an açıklamaları en azından "O hevasından konuşmaz söyledikleri hep kendisi¬ne indirilen vahiydir" ayetine göre vahye dayanmaktadır. Kuranın Allah'ın kasdettiği şekilde anlaşılması, daha önce' araplarca bilinmeyen bu yeni Şeriatin kavramlarının (örne¬ğin namazın içeriklerinin) vahiyle tesbit edilmesini zorunlu kılar . Bu manaya göre yukarıda ifade ettiğimiz ayetteki zikr den kasıt vahiy olmalıdır.

Peygamberin Kur'an açıklamasına Kur'an denilemeyeceği ve açıklamasının Sünnet olduğu da açıktır. Onun diğer din¬le alakalı açıklamaları da sünnettir. Ve sünnet vahiydir. Peygamber (sas)'in ictihadları ise ilahi kontrol altındadır. O vefat etmeden önce ilahi irşadla düzeltilmiş ya da hükmü ortadan kaldırılmış veya Allah'ın rızasına uygunlukları ; düzeltilmemek suretiyle tescil edilmiş olduğundan doğruluk¬ları ilahi tasdiklidirler. Ve din'de delildirler.

Bu ifade ettiklerimizden teşri için indirilen vahyin Sünnet ve Kitap şeklinde indirildiği anlaşılmaktadır. Teşri için indirilen vahyin bir kısmının tahrif olmak için bırakılıp, bir kıs¬mının korunma altına alınması diye bir şey söz konusu ola¬mayacağına göre , "Zikri biz indirdik onu yine biz koruyaca¬ğız", ayeti kerimesinin kapsamına sünnet te zorunlu olarak giriyor olmalıdır..
Kur'an'ın Allah'ın muradı üzere anlaşılması ve Allah'ın mü'minlerden razı olacağı şekilde emirleri ve nehiylerinin uygulanması ancak Peygamberin açıklaması ve uygulama¬sıyla olabilmektedir. Bu pek çok ayetle sabittir. Ama yalnız¬ca Kuran korunmuşsa, ya da Allah yalnızca Kur'an'ı koru¬ma altına aldıysa peygamberini Kur'an'ı açıklamak üzere göndermesinin bir manası olamaz. Bu takdirde Peygamber ya sadece Kur'an'ı insanlara nakletmek için ya da Kur'anı nakledip yalnızca sahabeye açıklamak için gönderilmiştir. Yalnızca sahabeye açıklamak için gönderildiyse din yalnızca sahabeye indirilmiş demektir. Bunu ise Kuran ayetleriyle çe¬lişkisi ortadadır.. Koruma ayetindeki zikr kelimesinden kasıt hatırlatma ise bu mana sünnet için de söz konusudur. Ayeti kerimede peygamber "Sen bir hatırlatıcı (müzekkirsin)" diye nitelenmiştir.

a) Koruma ayetindeki zikirden kasıt yalnızca Kur'an ise, ayet Kur'an'ı biz indirdik onu biz koruyacağız şeklinde bir manaya gelir. Bu koruma Allah'ın sevki ile yine Sahabe tara¬fından yapılacaktır. Zira sahabenin naklinden başka bir va¬sıta yoktur. Bu takdirde ayet tevatürle yalnızca Kur'an'ın korunacağı gibi bir manaya gelecektir. Sünnetin korunmayacağı gibi bir manaya gelmeyecektir. Zira Sünnet korunmazsa ; Dinin Kur'an'ın açıklaması olan bölümü ile Peygamberin helal ve haram kıldığı şeyler bölümü tahrif olacaktır. Ya da tahrif olmuştur gibi bir mana ortaya çıkacaktır. Bu yalnızca Kurana güvenilebileceği ve Sünnete güvenilemeyeceği gibi bir manaya gelir.
Teferruata girildiğinde namazın vakitleri, eda şekli ile alakalı dini bilgiler aynı sünnetin üzerindeki şüphe derece¬sinde doğrulukları şüpheli hale gelirler. Örneğin bugün ol¬masa bile ileriki bir tarihte namazın dua manası alınıp iba¬detler dua şekline dönüştürülebilinir.
Sünnet ayetteki zikr kapsamına girmiyorsa, ama dinin temel esaslarından birisi ise bu defa Kur'an'daki Peygamber ve görevi ile alakalı ayetlerin ifadelerine istinaden aklen ve naklen zorunlu ola¬rak sünnetin korunmuş olması gerekmektedir.
Sünnet korunmamışsa Kur'an'ı açıklamak ve haram ve helal kılmak için gönderilen Peygamber yalnızca sahabeye gönderilmiş demektir. Onlara yaptığı Kur'an açıklamaları ve helal kılıp haram kıldığı şeyler Allah koruması altında değil¬se sonrakileri bağlamaz. Bu sahabenin ayrı bir şeraitle ,tabiunun ve sonrakilerin ayrı ayrı şeriatlerle mükellef olmaları manasına gelir. Ve hem batıldır. Hem de küfürdür. Dinin bir kısmı sahabeden sonraki nesillere ulaşmamışsa din tahrif edilmiş demektir. Ve bu da küfürdür. Sünnetin korunmamış olması durumunda şu ayeti kerimeler yalnızca Sahabe i kirama hitab ediyor demektir.
-"Zikir ehline sorun."
"Birşeyde ihtilaf ettiğinizde Allaha ve Rasulune müraca¬at edin."
"Peygamber size ne getirirse onu alın, nelerden sakındırırsa onlardan da sakının."
"Ey Peygamber sana rabbinden indirileni tebliğ et, eğer tebliğ etmezsen onun sana verdiği elçilik görevini yerine ge-tirmemiş olursun."
- "Ey İman edenler Allaha ve Rasulune itaat edin Onlara eğer Allahı seviyorsanız, bana itaat edin ki Allah
ta sizi sevsin de..."
- "Allah Resulünde sizler için güzel örnekler vardır."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder